Bursa’nın Kestel ilçesinde kafe işleten Hasan ve Hüseyin Karacan kardeşler, bir arkadaşlarından kendilerini İznik ilçesine götürmesini istedi. Bu ilçeye giden kardeşlerden haber alamayan yakınları, durumu jandarmaya bildirdi. Jandarma ekipleri arama çalışması başlattı. Karacan kardeşlerin, çevresindeki bazı kişilere bir süre önce ‘İznik Gölü’nde intihar edeceğiz’ dediği iddia edildi. Bunun üzerine aramalar, göl çevresinde yoğunlaştırdı. Gece saatlerinde göl kıyısında Hüseyin Karacan’a ait kıyafet ve cüzdan bulundu. AFAD ekipleri şişme botlarla göl yüzeyinde, Yalova Emniyet Müdürlüğü’nden gelen balık adamlar ise su altında çalışma yaptı. Ekipler, bir gün sonra sabah saatlerinde Hasan ve Hüseyin Karacan kardeşlerin cansız bedenlerine ulaştı. 
Karacan kardeşlerin babası Yılmaz Karacan, “İlk önce büyük oğlumu çıkardılar. Ne eli ne ayakları bağlı. Kendi kendine verdiği bir karar. Ağabeyini kurtarmak için Hüseyin’in peşine gittiğini, birbirlerine sarılıp Hakk’a yürüdüklerini düşünüyorum. Kesinlikle herhangi bir darp, böyle bir olay yok.” dedi. Küçük oğlu Hüseyin’in, ağabeyini kurtarmak için suya atlamış olabileceğini belirten Yılmaz Karacan, “Milletin ne dediği benim hiç umurumda değil. Cesetlerin çıktığı andan itibaren hep yanlarındaydım. Benim çocuklarım ne kripto ne de başka bir şeyle ilgilenmiyordu. Kimse altında başka bir şey aramasın. Borçlarından, sıkıntıya girdiğinden dolayı böyle bir karar almış büyük oğlum ama küçük oğlumun kesinlikle onu kurtarmak için çabaladığını düşünüyorum. Elbiselerini, nüfus cüzdanını, ehliyetini, kredi kartlarını, hepsini oraya bırakıp, ağabeyini kurtarmak için peşinden gittiğini tahmin ediyorum. Kesinlikle, Hüseyin’in intihar ettiğini düşünmüyorum.” açıklamasında bulundu. 
Oğullarının çevreleri ve çalışanları tarafından çok sevildiğini ve kimseyle husumetlerinin olmadığını söyleyen Karacan, özellikle Hüseyin’in hayat dolu olduğunu dile getirerek, “Burada çalışan bayan bir garsonumuz vardı, üniversiteyi kazandı. Üniversitedeki masraflarını, her türlü ihtiyacını, benim oğlum karşılıyordu. Böyle bir insandı. Kestel’de, Gürsu’da beraber büyüdüğü arkadaşlarından bir tanesine ne kötü söz söylemiştir ne de kötü bir hareketi olmuştur. Böyle bir insanın intihar etme ihtimali yok. Millet, ‘iki kardeş karar vermiş’ deyip duruyor. Böyle bir şey yok.” ifadelerini kullandı. 
Karacan kardeşlerin babası Yılmaz Karacan, “İlk önce büyük oğlumu çıkardılar. Ne eli ne ayakları bağlı. Kendi kendine verdiği bir karar. Ağabeyini kurtarmak için Hüseyin’in peşine gittiğini, birbirlerine sarılıp Hakk’a yürüdüklerini düşünüyorum. Kesinlikle herhangi bir darp, böyle bir olay yok.” dedi. Küçük oğlu Hüseyin’in, ağabeyini kurtarmak için suya atlamış olabileceğini belirten Yılmaz Karacan, “Milletin ne dediği benim hiç umurumda değil. Cesetlerin çıktığı andan itibaren hep yanlarındaydım. Benim çocuklarım ne kripto ne de başka bir şeyle ilgilenmiyordu. Kimse altında başka bir şey aramasın. Borçlarından, sıkıntıya girdiğinden dolayı böyle bir karar almış büyük oğlum ama küçük oğlumun kesinlikle onu kurtarmak için çabaladığını düşünüyorum. Elbiselerini, nüfus cüzdanını, ehliyetini, kredi kartlarını, hepsini oraya bırakıp, ağabeyini kurtarmak için peşinden gittiğini tahmin ediyorum. Kesinlikle, Hüseyin’in intihar ettiğini düşünmüyorum.” açıklamasında bulundu. Oğullarının çevreleri ve çalışanları tarafından çok sevildiğini ve kimseyle husumetlerinin olmadığını söyleyen Karacan, özellikle Hüseyin’in hayat dolu olduğunu dile getirerek, “Burada çalışan bayan bir garsonumuz vardı, üniversiteyi kazandı. Üniversitedeki masraflarını, her türlü ihtiyacını, benim oğlum karşılıyordu. Böyle bir insandı. Kestel’de, Gürsu’da beraber büyüdüğü arkadaşlarından bir tanesine ne kötü söz söylemiştir ne de kötü bir hareketi olmuştur. Böyle bir insanın intihar etme ihtimali yok. Millet, ‘iki kardeş karar vermiş’ deyip duruyor. Böyle bir şey yok.” ifadelerini kullandı.
