Avusturya’daki Hallstätter Gölü’nün güneybatısında, Salzburg ve Graz kentlerinin ortasındaki Hallstatt Köyü aslında 7 bin yıllık bir geçmişe sahip. Salzburg’dan otomobille yaklaşık bir saatte ulaşılan köyü keşfetmek için günübirlik bir seyahat kâfi…
Diziler tüm dünyada hayatları ve hatta seyahat rotalarını çılgınca etkiliyor. Tıpkı bizim ülkemizdeki dizilerin çekildiği kentlerimizin yüzüne gülen talih kuşu üzere, Hallsatt’ı da diziler parlatmış. Güney Kore’de 2006’da yayımlanan ‘Spring Waltz-İlkbahar Valsi’ isimli dizi Çin başta olmak üzere birçok ülkede tanınan olmuş. Kimi sahneler Halstatt’da geçiyormuş. Bugün köydeki turistlerin yüzde 90’ı Uzakdoğulu bu sebepten… Hatta gidip göremeyenler için Çin’de teğe bir kopyasını yapmışlar UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki köyün. Dünyanın en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden biri. Alp Dağları’na has, 1500’lü yıllardan kalma konutlarıyla bir masalda olduğunuzu hissettiriyor. Son 10 yılda kız çocuğu olan herkesin ezbere bildiği müzikleriyle ‘Karlar Ülkesi 2’nin geçtiği köy de Hallsttat modellenerek oluşturulmuş. esasen. Lakin hak vermek gerekir bu ilgiye, yazı öbür, kışı öteki, baharları değişik hoş.
Avrupa’nın klasik meydanlarındakinden farklı olarak burada kaybolmak neredeyse imkânsız. Meydanın ortasındaki sütunun ismi Kutsal Üçleme; yani ‘Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’u temsil ediyor. Yüzünüz göle bakacak biçimde durun. Sol çaprazdaki Evangelist Kilisesi. Sağda minik kafeler ve dükkânların olduğu sokak var. Devamında Hallstatt Kültür Mirası Müzesi… Sütunun sol tarafı köyün öbür ucu, tabiat yürüyüşü için oradan başlayabilirsiniz. Köyün sonundaki, tarihi 15’inci yüzyıla uzanan Romanesk kulesi, gotik freskleriyle köyün en gösterişli yapısı olan Roma Katolik Kilisesi gittiğinizde tam bir şok tesiri yaratacak sizde. Zira içinde ürkütücü bir kemik konutu var.
Ölülerin konulduğu konutlar evvelden Alpler’in bu bölgesinde çok yaygınmış lakin birden fazla vakitle yok olmuş. İşte köyün zirvesindeki Aziz Michael Kilisesi’nin girişinde duran kemik meskeni en sonuncusu… İçinde 1.200’e yakın kafatası var. 1700’lerde mezarlıklarda yer kalmayınca ölülerin kafataslarını ve kemiklerini çıkarıp, kurutup temizlemişler ve kafataslarını da motiflerle boyamışlar.
Bu motiflerin çeşitli manaları var. Defne yaprağı zaferin sembolü, sarmaşık hayatın, güllerse sevgi ve aşkın… 610 tane bu türlü boyanmış kafatası var içeride. Birçok 1800’lerde boyanmış. En son 1983’te vefat eden bir bayanın vasiyeti üzerine 1995’te konmuş bir kafatası var. Günümüzde kafatasınızın burada koruma edilmesini istiyorsanız vasiyetnamenizde belirtmeniz gerekiyor. Hallstatt, tarihöncesi çağlardan kalma tuz üretimiyle de biliniyor. O denli ki dünya tarihinin en eski tuz madeni bu köyde. Esasen Hallstat, Kelt lisanında tuz yeri demek. Şayet o tuz madenlerine çıkmak istiyorsanız ya bir saat yürüyeceksiniz ya da füniküler sefası yapacaksınız. O görüntüyü izlemek için kıymet, yürüseniz bile pişman olmazsınız