Sabah muharriri Nurullah Gür, minimum fiyat artışına ait olarak, “Asgari fiyat artışı sonrası satın alma gücünün korunabilmesi için iktisat siyasetlerinin tüm bu senaryoları dikkate alarak titiz bir iş çıkarması gerekiyor.” fikrini lisana getirdi.
Gür yazısında, “Asgari fiyat, emek piyasası dinamikleri ve çalışan bölümün satın alma gücü açısından kritik bir eşik pahadır. İstisnasız toplumdaki herkesi direkt ve dolaylı olarak ilgilendirir. Bu yüzden de ekonomik, toplumsal ve siyasi hayat açısından son derece hassas bir bahis başlığıdır. Bilhassa yüksek enflasyon periyotlarında taban fiyatın belirlenmesi çok daha hassas bir hale gelir. Tıpkı bu sene olduğu üzere… 2022’nin ikinci yarısına kıyasla yüzde 54.66 oranında zamlanan minimum fiyat, 8 bin 506 TL’ye çıktı. Minimum fiyat, son bir yıllık süreçte uzun vakittir alışık olmadığımız oranlarda artış kaydetti. Yüksek enflasyonun satın alma gücünü eritmesi, minimum fiyatta bu kadar yüksek değişimleri mecburî kılıyor.” değerlendirmesini yaptı.
Gür şunları kaydetti:
“2019’dan sonra işgücü ödemelerinin GSYH’den aldığı hissede yaklaşık 6 puanın üzerinde düşüş gerçekleşti. 2022’nin ikinci çeyreğinde işgücünün aldığı hisse yüzde 25.3’e kadar gerilemişti. Temmuz 2022’de gerçekleşen taban fiyat düzeltmesi, faktör gelirlerindeki dağılımının daha da bozulmasının önüne geçti. Az da olsa yaraya merhem oldu. İşgücünün hissesi üçüncü çeyrekte yüzde 26.3’e yükseldi. Enflasyonun süratli arttığı periyotlarda taban fiyat artırımının gelir dağılımını düzeltici tesiri aşağı üst 3-4 ay sürüyor. Zira nominal fiyat vakitle enflasyona yeniliyor. Geçtiğimiz yıl bu yüzden taban fiyat artışı bir değil, iki sefer gerçekleşti. Fiyat artışlarının gelir dağılımını düzeltici tarafta kalıcı tesir oluşturabilmesi için enflasyonun düşmesi gerekiyor.”