Sağlıklı ve uzun yaşamın 15 altın kuralı

Hastalıkları kendinizden ve sevdiklerinizden uzak tutmanın yollarını bilmeyi kim istemez? Sağlığımızda en ufak bir pürüz çıktığında değerini daha iyi anlar oluyoruz. Hiç bu noktaya gelmeden, sağlıklı bir yaşam sürmek elbette mümkün! Herkesin bildiği düzenli egzersiz ve beslenmenin dışında bizi hayata sıkıca başlayacak bazı kritik noktalar var. Birçok hastalığın sebebi olarak gösterile stres başta olmak üzere, uyku düzeni ve maneviyat gibi koşullar da sağlığımız açısından oldukça etkili. İşte, sağlıklı bir yaşam sürmenizi sağlayacak 15 madde; Sağlıklı ve uzun yaşamın 15 altın kuralı #1 Her gün düzenli olarak en az iki kilometre yürümek hem beden hem de beyin sağlığını olumlu etkilemektedir. Çünkü düzenli yürümek, beyinde yeni bağlantıların oluşmasına neden olmaktadır. Kronik stres hem bedensel hem de zihinsel aşınmaya neden olur. Bilhassa birçok psikolojik hastalığın temelinde stres vardır. O halde stresi mümkün mertebe hayatın dışında tutabilmek sağlıklı yaşamanın anahtarlarındandır. En güçlü beş antioksidan vardır. Bunlar lipoik asit, C ve E vitaminleri, glutathione ve koenzim Q 10’dur. Bunların içerisinde en güçlüsü lipoik asittir. Antioksidanlar serbest radikalleri yok ederek hücre hasarlanmasını azaltırlar. Böylece yaşlanma sürecini yavaşlatırlar. Gıda disiplinleri ömrümüzü belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Özellikle doymamış yağlar, domuz yağı, cips ve fast food tarzı gıdalar zar akışkanlığını değiştirerek hücresel iletişimi bozarlar. Eğer beyin ve beden sağlığını korumak istiyorsak bol antioksidan içeren gıda ve sebzelere ağırlık vermek zorundayız. Örneğin ıspanak ve çileğin içinde bulunan ve güçlü oksit giderici olan flavanoidlerin, tıpkı balık yağında olduğu gibi beyin hücre zarlarının akışkanlığını artırdığını bilmekteyiz. Nitekim balık yağı ve omega 3’ten zengin gıdaların hücresel iletişim akışkanlığını yükselttiği artık tevatur olmuş bilgilerdendir. Yemeklerinizdeki sebze ve meyve miktarlarını biraz artırmak, antioksidan etkisinin yüzde 25 daha fazla olması demektir. Antioksidan ihtiva eden diğer sebze ve meyveler ise şunlardır; Yaban mersini, böğürtlen, brüksel lahanası, karalahana, erik, brokoli, pancar, portakal, kırmızı üzüm ve üzüm suyu, kırmızı dolmalık biber, kiraz, kivi, kızılcık, patlıcan, domates, salatalık ve çay. Vitamin ve mineraller, vücudumuzdaki hemen her kimyasal tepkimede katalizör görevi üstlenir. Her ne kadar gıdalarla ihtiyacımız olan vitaminleri alıyorsak da özellikle çeşitliliği olmayan beslenme alışkanlıklarında, dışarıdan vitamin ve mineral takviyesi şarttır. B vitamininin hücrelerin kendilerini yenilemesinde ve onarımında tartışmasız faydaları vardır. C vitamini en önemli antioksidanlardan biridir. Aynı zamanda enfeksiyonlara karşı vücudu korunaklı kılar. E vitamini hem güçlü bir antioksidandır hem de damar lümenini ve damar sertliğini iyileştirici rolü vardır. Ancak son yıllarda vitaminleri tek tek değil de multivitamin ve mineral takviyelerini tercih eden kanaatler yoğunluktadır. Multivitaminler markadan markaya değişmekle beraber ideal olanları, içeriğinde A, B, C, D3, E vitaminleri, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum, mangan, selenyum, potasyum ve klor bulunan terkiplerdir. Sağlıklı ve uzun yaşamın 15 altın kuralı #2 Gerek bedensel gerekse zihinsel dinlenme için uyku olmazsa olmazdır. Fare deneylerinde uykusuz bırakılan farelerin, diğerlerine göre çok daha az yaşadıkları tespit edilmiştir. Dolayısıyla uyku kaybedilen bir zaman değildir. Yeni doğan bebekler günde 18-20 saat uyku ile gelişimlerini sürdürür. Erişkin hayatta ise günde en az 7 saat uyku bedensel hücre yenilenmesi ve hafızanın derlenip toparlanması için şarttır. Mutluluk için hedef koymamak gerekiyor. Ev alırsam mutlu olacağım, araba alırsam mutlu olurum, şunu elde edersem, bunu gerçekleştirirsem mutlu olacağım gibi söylemler mutluluğa hedef koymaktır. Mutluluk hedefler gerçekleşince yaşanacak bir süreç değil, hayatın her anında hissedilmesi gereken bir duygudur. Kısacası mutluluk bir hedef değil yolculuktur. Bir insanın iç huzuru birçok hormonal aktivitenin sağlıklı işlemesini sağlar bu da uzun yaşamanın anahtarlarından biridir. Bu tür zararlı maddelerin, sebep olduğu çeşitli kronik hastalıklarla ömrü kısalttığı artık herkesçe bilinen bir gerçektir. 70 bin kişi üzerinde yapılan bir araştırmada iyimserliğin kötümserliğe göre yüzde 11 düzeyinde ömrü uzattığı belirlenmiştir. Obezite en sinsi hastalıktır. Genelde metabolizmanın yaşla birlikte gittikçe yavaşlaması ile zamanla artan kilolar, ilerleyen yaşlarda ciddi bir sağlık sorunu haline gelir. Öyleki en iyimser ihtimalle 20 yaşından itibaren yılda yarım kilo alan bir kişi 70 yaşında geldiğinde 25 kilo fazlası olacaktır. Bu da haliyle yağlanmayı da beraberinde getirecektir. Böylece o kişi fazla olan kilolar kadar ağırlığı sürekli bir hamal gibi taşıyacaktır. Ayrıca kalbin de iş yükü artacak, daha fazla dokuya kan göndermeye çalışacaktır. Sağlıklı ve uzun yaşamın 15 altın kuralı #3 Düzenli olarak sağlık kontrollerinden ve check-up’tan geçmek gelişmesi muhtemel hastalıkları daha başlangıç dönemindeyken tespit etmeye ve tedavide erken davranılmasına neden olur. Çünkü ilerlediğinde ölümcül olabilen birçok hastalık başlangıç dönemlerinde teşhis edildiklerinde tamamen şifa ile sonuçlanabilmektedir. Yaratıcıya inanmak, beraberinde tevekkül duygusunu da getirir. Tevekkül ise hayatın çeşitli sıkıntılarına karşı dayanma gücü verir. Dua yoluyla sıkıntıları ve istekleri dile getirmek kişinin içindeki yaşam enerjisini kuvvetlendirir ve güçlendirir. Düzenli aile hayatı ve evlilik, ömrü uzatan sebeplerden biridir. Dünya üzerinde yapılan sayısız araştırmanın sonucu, evlilik sebebiyle düzenli ve kontrollü hayatın ömrü uzattığı yönündedir. Araştırmalar sağlam aile bağları ve samimi arkadaşlık ilişkilerinin ömrü uzattığını göstermektedir. Bu durum sadece insanlara özgü değildir. Örneğin birçok arkadaşa sahip maymunların diğerlerine göre yüzde 11 oranında daha uzun yaşadıkları tespit edilmiştir. 6 bin kişi üzerinde 14 yıl süren bir araştırmada belli bir amacı olmayan insanların daha kısa ömürlü oldukları belirlenmiştir. Nitekim ülkemizde de emekli olduktan sonra yaşam için bir hedef belirleyememiş insanların şu veya bu nedenle daha kısa sürede hayatlarını kaybettikleri görmekteyiz. Doğa ile iç içe olma, sağlıklı ve uzun bir ömür için olmazsa olmazlardandır. İdeal olan yüksek katlı ve iç içe apartman dairelerinde değil, müstakil, bahçeli evlerde yaşamaktır. Maalesef şehir hayatı, topraktan uzak bir şekilde beton yığınları arasında yaşama mecburiyeti oluşturmaktadır. Hiç olmazsa evin bir köşesinde çiçek yetiştirmeli ve saksılardaki toprağa temas edilmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir